AKLIMDA
Bir bir yakın köyleri geçiyor,içindeki hasret rüzgarı,köyüne yaklaştıkça,hızını arttırıyordu.
Bu gün anneler günüydü ve annesinin mezarını ziyarete gidiyordu.
Komşu köyün çıkışındaki bahçeli yer evinin önünde,kocaman bir kümes vardı.Tıpkı yıllar önce rahmetli babasının yaptığı kümes gibi, kocaman.Arabasını sağa çekti,bir süre,bu bahçeli evi ve kümesi seyretti.
Derinlere daldı gitti.Derin bir nefes almak istedi.Ama nefesi kesik kesik,dalga dalga geliyordu.He desen hıçkıracak gibi.
Çilli bir tavuğu vardı.Topal ama cefakar. Yumurta sezonunu en erken o açar,en son o kesilirdi yumurtadan.Zamanla çok yaşlandı.Annesinin isteği ile babası kesti Çilli’yi.
Akşam yemeğinde Çilli vardı.Ama o yiyebilir miydi.Zar zor kandırmaya çalışıyorlardı. Lades kemiğinden lades tutuşuyorlardı. Daha önceleri de lades tutuşurlardı. Babası, ablası hep onu kandırıp,kızdırırdı.Hiç aklında tutamazdı.
O yüzden lades tutuştukları zaman,annesi onu yanından ayırmaz,büyükleri yanına yaklaşınca hemen uyarır;”aklımdaaaa “diye bağırırdı.
İşte o gülmeyle karışık “aklımda”narası kulaklarında çınlıyordu şu an.Ama çok aldanmıştı şimdiye kadar.Önüne gelen kandırmıştı onu.
Hiç”aklımda”diyememişti.
Mezarlığın önünde sağa çekti.Yeşil demir kapıyı açtı. İçi bir tuhaf olmuştu yine.Ne zaman buraya gelse o duygu sarardı içini.Özlemek mi, mahcupluk mu,suçluluk mu, bilemediği ,ortaya karışık bir duygu.
Mezara yaklaştı,taşını toprağını sevdi,okşadı.O en ağır,en keskin,en inatçı gözyaşı damlasıyla beraber:
Aklımda be annem,dedi.Geç de olsa “aklımda”