YAYLADA HIDRELLEZ
Sizler Çok Değerli Dostlarım;
Bugün Hıdrellez ve ben Küçükyayla Köyümüzde çocukluğumda yapılan ‘’Hıdrellez Etkinlikleri’’ ile ilgili hatırlayabildiğim anılarımı sizlerle paylaşmak geldi içimden. En azından çocuklarımızın ve torunlarımızın da bunları hayallerinde canlandırmalarına, belki de bu anları tekrar yaşatabilme arzularının yoğunlaşabilmesine katkı sağlayacağıma inanıyorum.
Hıdrellez denilince; Baharın geldiğini, ormanlarımızın ve evlerimizin önündeki çiçeklerimizin ve meyve ağaçlarının yemyeşil gelinliklerini giymiş olduğunu, dağlardaki ve tepelerdeki karların erimesi sonucu köyümüzün her iki cephesindeki derelerin gürül gürül aktığını ve geceleri bu sesin yatağımıza kadar geldiğini çok rahat gözlemliyor, hissediyorduk.
Hıdırellez hazırlıkları bir gün önceden başlıyordu hanelerimizde. Mahalledeki tüm çocuklar toplanıyorduk ve akşamüzeri dere kenarlarında çokça bulunan söğüt ağaçlarına çıkıp yemyeşil dalları kırıyor ve sırtımızda evlerimize getirip kapılarımızı, camlarımızı, balkonlarımızı hatta hayvanlarımızın barındığı ahırlarımızın kapıları dahil süslüyorduk. Böylece Bahar Mevsimine akşamdan selam durup ‘’Hoş Geldin ‘’diyorduk tüm aile ocağımızla.
Sıra önceden belirlediğimiz geniş ortak alanlarımızda ateşler yakıyorduk, hem de bayağı büyük alevler gökyüzüne doğru yükseliyordu. Bizler ağabeylerimiz, ablalarımız hatta anne ve babalarımız dahil ateşin üzerinden atlıyor baharın sıcaklığını hissediyorduk. Aynı zamanda kıştan kalan pislikleri ve kötü anlılarımızı da yakıp gökyüzünün boşluğuna gönderdiğimize inanıyorduk veya böyle olmasını diliyorduk.
Akşam olduğunda ise Annelerimiz bahçemizde veya köyümüz kenarlarında yetişen Kopriba dediğimiz (şimdiki adı ısırgan otu ) bitkileri toplayarak evde Pecka (şimdiki adı kuzine)’ların üzerinde veya bahçede yakılan ateşin üzerinde içinde su ısıtılan kazanın içine konuluyordu ve annelerimiz çocuklarını bu suyla yıkayıp bahara tüm kirlerdeni tozlardan arındırarak tertemiz olarak baharı karşılamamızı sağlıyorlardı. Düşünün ki bizim annelerimiz, ninelerimiz yıllar önce bu Kopriga’nın (ısırgan otunun) insan vücudunun ve saçlarımızın bakımı için ne derece önemli olduğunu keşfetmişlerdi. Şimdi bu ısırgan otu şampuan olarak marketlerde bizler tarafından önemli ücret karşılığı satın alınmakta.
Diğer önemli bir etkinlik ise akşamdan büyük topraktan yapılmış küplerin içine genç kızlarımız tarafından bırakılan değişik çiçeklerden (özellikle karanfil ) oluşturulan küçük çiçek demetleri.
Bir gün önceden her mahallenin genç kızları anlaşarak bir evin bahçesine bıraktıkları, yukarıda söz ettiğim topraktan yapılmış küp’ün içerisine, sadece kendilerinin tanıyabilecekleri işaretleri koyarak o küçücük çiçek demetlerini bırakıyorlardı .Bu arada yöremizin manilerinden oluşan en az 60-70 tanesini de sırayla birkaç kız arkadaş dümbelek veya bendir (Dayre) çalarak belli bir makam dahilinde okuyorlardı.Her maninin sonunda ise küp’ün başında yüzü bir yazma ile örtülen diğer bir genç kızımız elini Küp’e sokarak bir adet çiçek demetini çıkarıyordu. Çiçeğin sahibi ise o anda belli oluyordu ve o mani ona hükmetmiş oluyor ve kendisi de onun sözlerindeki içerdiği anlamlarına göre yorumlarını yapıyordu.
Vallahi benim için de en önemlisi Hıdrellez sabahı annelerimizin özenle hazırladığı ‘’Hıdrellez Pidesini çok büyük bir iştahla ailece yememiz oluyordu.Bu böreğin yapılışında, doğal buğday unundan elde edilen hamur ile el emeğiyle açılan kalın yufkalar, en az 20 adet yumurta , yeşillik olarak ise bocanka ve birde çok acı olan Arnavut Biberi konuluyordu, bu damak tadını hala unutamıyorum.
Öğleden sonraları ise köyün belli alanlarında müsait olan yaşlı ağaçlarımız da kurulan salıncaklarda sallanmak apayrı bir heyecan veriyordu bizlere, özellikle genç kızlarımıza ve delikanlılarımıza Nedeni ise evlenme çağına yaklaşan genç kızlarımız ve delikanlılarımız o gün tertemiz ve en yeni elbiselerini giyerek gönül koydukları ancak henüz açılamadıkları sevgililerinin dikkatlerini çekebilmekte ayrı bir sosyal iletişimdi o zamanlar için.
Şimdi ise bunların hemen hemen hiçbiri yapılmıyor desem sanırım yanılmıyorumdur. Sadece gözlemlediğim kadarıyla köyümüzde ‘’Köy başı’’ olarak hitap ettiğimiz Nazmi Topuzlu Ağabeyimiz Hıdrellez sabahı kendisini ve atını yeşilliklerle süsleyerek köyümüzün tüm sokaklarını dolaşıyor baharın geldiğini müjdeliyor insanlarımıza. En güzeli ise bu geleneğin bir parça da olsa devam etmesine katkıda bulunduğu için kendisine annelerimiz ve ninelerimiz tarafından verilen anlamlı hediyeler. Bunlar kendi elleri ile örmüş oldukları bir çift terlik, oyalı yazmalar veya emeklilik, yaşlılık maaşından biriktirdiği beş on lirasını vererek baharın habercisi olduğu için müjde olarak ona takdim etmeleri.
Değerli okurlarım elimden geldiğince çocukluğumuzdaki (yaklaşık 40 yıl öncesi) Hıdırellez anılarımı ve bunlara kendi hislerimi ve yorumlarımı da katarak, bu anları yaşayamayan çocuklarımızın ve torunlarımızın hayallerinde de olsa canlandırarak geçmiş tarihimizden bir şeylerin hafızalarında yer bulmalarını sağlamaktır.
Temennim ise bu yıl olmasa da Allah izin verip sağ olursak bir daha ki Hıdrellez günlerimizde o anları tekrar birlikte yaşayabilmek ve yaşatabilmektir. Sizleri çok sıktıysam affınıza sığınıyorum.
Saygılarımı Sunuyorum.
DERNEĞİMİZ BAŞKANI
SELAMİ TETİK